Nedim abi Kasap Nuri Kalaycıoğlu’nun oğludur. Allah kısmet etmiş halamın kızı Naile Karaman ile evlendiler. Naile abla da Malatya’lı olupta Malatya insanının değerlerini özelliklerini taşıyan mükemmel bir insandır. Ev işlerini ve yemekleri mükemmel yapan dürüst, ahlaklı bir bayandır. Nadim abi yi sorarsan al sana Naime abla kadar mükemmeldi derim. Çok mutlu bir hayatları vardı.
Nedim abi kasap olduğundan mı nedir? Yemekleri çok sever ve iştahla yerdi.Malını mülkünü satıp de kulak çorbası yapıp yiyesin lafı ona aitti. Ondan dolayı biraz göbekli ve tombalaktı.Üstelik çok da şakacı idi. Onun bu şakacılığı ve candanlığı ve samimiyeti, dürüstlüğü bizim gönlümüzde taht kurmasına sebep olmuştu. Akrabalar Nedim abi ile muhabbet etmeyi,kendilerine misafir olmasını çok arzu ederlerdi. O Geldiği zaman evimizde kahkaha, neşe müzik eksik olmazdı. O zamanlar Malatya’ya daha televizyon gelmemişti. Rahmetli babam Cemal Yücel gezmeyi ve misafir ağırlamayı çok severdi. En önemli özelliğimiz dostlarla sohbetti. Nedim abi mükemmel oynardı. Güzel oynadığı kadar da sesi güzeldi. Her ortamda ona ne eder eder bir türkü söyletirdim. Sesi Malatya’nın en güzel seslerinden biri idi. Uzun havaları da mükemmel okurdu. Sanatçıyım diye geçinenler onun eline su dökemezlerdi. Hele de “mezarımı yol üstüne kazsınlar” uzun havası onunla özdeşleşmişti adeta. söylemi hepimizi ağlatırdı. Nedim abinin tırnağı gelmeyenler şimdi türkücü olmuş ona yanarım. O zamanlar elimizde ses kaydı alma olanağımız da yoktu. Naile ablama sorayım bari Nedim abinin türkü kaydı var mı diye. İşte rahmetli Nedim abi ile özdeşleşen uzun hava.
“Valla gardaş mezerimi yol üstüne kazsınlar
Telkinimi baş ucuma yazsınlar oy oy oy oy oy oy
Valla gelen giden yolcular
Burda bir garip ölmüş desinler oy oy oy oy oy oy oy
Valla çetindir ölüm ölüm getirin nazlı yavrumu görüm”
BAL KABAKLARI VE NEDİM ABİ
O zamanlar Şirolu sokağında tek katlı bahçeli bir evde oturuyorduk. Bahçemizi Harık suyu ile sulama olanağımız vardı. Cengiz Topel Caddesinin yanındaki derede akan harık bizim evin önünden geçerdi de. Rahmetli annem Zehra, bahçeyi boydan boya bana belletmiş ve değişik sebzeler ektirmişti. Bu arada bir çırmar da bal kabağı ekmiştik. Bahçemiz o yıl o kadar verimli idi ki on on iki adet her biri on kilo kadar gelen kabaklarımızı yeni koparmıştık. Aklımıza nereden geldi bilemem bütün kabakları şaka olsun diye Nedim abinin üzerine yığmıştık, kahkahalara boğulmuştuk. Bu arada bir açıklamada bulunayım: Cengiz Topel Caddesinden Kerneğe kadar dere akardı.
MALATYA’DAN BEŞİKTAŞ
MAÇINI İZLEMEK İÇİN BİR
OTOBÜS DOLUSU MALATYA’LI
İSTANBULA GİDİYOR
Sene 1960 yılı olabilir. Nedim abi de fanatik Beşiktaşlı olarak bu otobüste yerini alıyor. İlk düğmeyi basan, işi organize eden de rahmetli Fevzi Yener abi. Otobüs kalktı gitti İstanbul’a ve maççılar birkaç gün sonra Malatya’yaya döndüler. Ben de o zamanlar fanatik Beşiktaşlıyım. Fevzi Yener abi bir şiir söyleyerek beni de Beşiktaş’lı yapmıştı. Şu maniyi söylemişti Fevzi abi bana. “Rengin kara kartallar gibi manileri yen aş
Sana layık bu vasıflar ey şanlı Beşiktaş”
Nedim abiyi görünce hemen seğirttim Beşiltaş maçını sordum.
-“Selami,Maçta çok kalabalık vardı. Biz Malatya’dan gidenlerden çoğu izdihamdan dolayı bilet alamadıık. Ben de onların içindeyim. Ne yapayım dedim. Maça biletsiz ve kaçak girme zorunda kaldım. Ne edem ta Malatya’dan İstanbul’a gadek getmişik(kadar gitmişiz). Cennet Malatya’da saniyeler içerisinde ağaçlara çıkıp inmemizden dolayı olmuşuk (olmuşuz) bir cambaz. DolmabahçeStadının çatılarından bin bir güçlükle geçerek türübünlere ulaşabildim. Oraları ziftlemişler her yanımım zift oldu ama gene de maçı seyrettim”
Naile ablama sorayım hele o ziftli elbiseleri ne yaptı ?.
Naile abla babası Kasap Nuri’nin konağına gelin gitmişti. Onlara alt katta bir iki oda tahsis etmişlerdi Nuri Dayının konağı şimdiki merkez halin hemen karşısında idi. Ortasından kaynak suyu kaynardı. Kaynak suyunu toplayarak bir havuz yapmışlar, o suyu da bir çeşme ile dışarıya vermişlerdi. Çeşmenin musluğu yoktu. O su yaz kış devamlı kendiliğinden akardı.Gelen geçenler sudan içerler, yüzlerini yıkarlar hayır sahibine dua ederlerdi.
Nedim abi kasap pazarında kasap dükkanı açmıştı. Biz de etlerimizi ondan alır olmuştuk. Kasap pazarı şimdi Çınarlı Cami olarak düzenlenen kilisenin hemen bitişiğindeydi. Kasap pazarı kedilerle dolu idi. Kasaplar kullanmadıkları etlerle onları beslerlerdi. Malatya’nın evleri genellikle kerpiç olduğundan faresi de kedisi de boldu. Gene bir gün Malatya’lının biri evlerindeki farelerden bizar olmuş, kasap pazarına bir manığ(kedi yavrusu) almaya gelmiş. Bir kedi yakalayamamış. Kediler hemen kasap pazarının çatısına tırmanıp kaçıyorlarmış. Kediler çatıları daha güvenli bulduklarından dolayı oraya yavrulamışlar. Kedi arayan Malatyalı ne etmişse bir kedi yakalayamamış. Mecbur kalmış Kasaplardan bir kedi rica etmiş.Nedim abi ileri atılmış. Beş liraya pazarlık yapmışlar. Kasap pazarının çatısına çıkan Nedim abi hemen kınalı bir manığla aşağıya indirmiş. Bu alışverişten iki tarafta memnun kalmış. Bu iş hallolmuş,alan memnun satan memnun. Kasap Pazarı da kahkahalara boğulmuş.
NEDİM ABİ TOPRAK SU
TEŞKİLATINA İŞÇİ OLARAK
GİRİYOR.
Tabii kasaplık sona eriyor. Nedim abi ile işi gereği daha az görüşmeye başladık. Nedim abi bir görev nedeni ile Eskimalat’ya ya ciple gidiyor. Şoför meydanda bir yay çizerken araba sağa yatıyor jipin mikadan kapısı yırtılarak, abim kapıdan dışarı fırlayarak jipin altında kalıyor ve rahmete gidiyor.
1975 yılından 1977 yılına kadar Malatya hazine avukatı olarak görev yaptım. Pötürge kazası bana bağlı görev alanım idi. Topraksunun bir davası var. Onlardan araba istedim. Bir jip gönderdiler. Ön koltuğa Nedim abinin oturduğu koltuğa oturdum. Jipin kapısındaki naylon yırtıktı. Hemenn anladım ve şoföre surdum. Nedim abini kaza geçirdiği bu jip mi diye. Evet dedi. O seyahat boyunca hep rahmetliyi kurdum. Düşündüm.
Nedim abi bir dosttun, Bir değerdin, şakacı idin, mükemmeldin, insanoğlu insandın.Malatyaspor aşığı idin. Mekanın Cennet, yerin geniş ve ruhun şad olsun. El Fatiha…