Hüthüt, ibibik adlarıyla da bilinen kuşun Malatya'daki adı taraklıkuş idi.
Çocukluğumuzun bahçelerinde pek sık raslanır, insana yaklaşmaz, yüksek ağaçların dalları üzerinde gezinir, ancak insanın olmadığı yerlerde toprak yüzeyine inerdi.
Siz ona yaklaştığınızda da hızla kaçıp uzaklaşırdı.
Çekingen ve utangaç olmasının nedeni, onun aslında "taze gelin" olmasıymış... Bunun hikâyesini annemden dinleyecektim:
Söylenceye göre, taraklıkuş, tazecik bir gelinmiş eskinden... Mahcup, utangaç, sessiz, varlığıyla yokluğu belli olmayan... Bütün yeni gelinler gibi.
Bir gün evde yalnız olduğu bir sırada, tencereyle su ısıtmış; odanın ortasına testi koymuş, yıkanmak üzere soyunup dökünmüş. Sırma saçlarını başının üstünde toplayıp bir tarakla tutturmuş.
El örgüsü lifini sabunlayıp yıkanmaya başlamış...
Tam da bu sırada sokak kapısı gümbür gümbür vurulmasın mı?
Bu kapı çalış, kayınbabasının çalışına benziyormuş!
Kimin geldiğini anlayınca teştin içinde yıkanmakta olan mahcup gelinin yüreği ağzına gelmiş! Kayınbabasını kapıda bekletemez... Soyunuk durumda koşup kapıyı açamaz...
O çaresizlik ve şaşkınlık içinde bir an Tanrı'ya yalvarmış: "Yüce Tanrı'm beni bir kuş yap, kayınbabam böyle görmesin beni. Utancımdan ölürüm sonra!"
Temiz kapli kızın yakarısını duyan Tanrı onun dileğini kabul etmiş. Hemen bir kuş haline getirmiş... Başındaki tarağıyla uçup gitmiş oradan...
O gün bugün taraklı kuş, insanlardan kaçarmış.