Gar geldiiii,...gar ha gar...
Garcı geldi ha....
“Bacı bacı senin iki gözün kör olsun ki bu kar havadan geldi " …
Bu ses de unuttuğumuz, ancak hafızaları zorlayınca hatırladığımız bir meslek erbabının, ürününü satarken kullandığı bir slogan.
Kar satıcılarından bahsediyorum .
Bilmeyenler için bu günlerden bakarak o günleri anlatmak gerçekten çok zor. Şimdiki nesile, buzdolabı varken karın önemini nasıl anlatabilirsiniz.
Bu işi meslek edinenler, dağların güneş almayan yamaçlarına kar kuyuları açar ve bu kuyulara kışın kar basarak istif eder, yazında bu karları keserek bizim telis dediğimiz çuvallara koyup onları da katırlara yükleyip şehre getirerek ;
-Gar ha gar ...diye satarlardı.
Cevo adlı bu kar satıcısı sırf parayla mı satardı?
Tabi ki hayır.
Evdeki eski giysiler, ekmek, bulgur, yağ…
Mahallenin gelir seviyesine göre bunların hepsi para yerine geçerdi…
Bize de garcının bığhçı (testere)ile kestiği gar bloğunu eve getirmek düşerdi...
Ha… az kalsın unutuyordum.
Cevo’ya “Karın da çok güzelmiş” dediklerinde sinirden kıpkırmızı olurdu…
Eskiye dair bir şeyler hatırlatabildiysem, ne mutlu bana...
####
Geçen Kurban bayramında gazetelerde ilgimi çeken bir haber vardı;
-Mardin'in kadrolu eşekleri bayramda da çalışacak.
Haberin detayına girince, Mardin'in dar ve yerine göre merdivenli sokaklarının temizliği için böyle bir çözüm bulunmuş olduğunu gördüm.
Aklıma bizim çocukluğumuzda çöp toplama işini yapan 'Kadana' cinsi atların çektiği her iki yanında iki kapağı olan tahtadan yapılma sandukalar geldi.
Sanduka diyorum ama onu anlatacak başka uygun bir kelime bulamadım.
Çöp konteynerlerinin atasıydı.
Kadana atları askeriyenin yetiştirip Belediyeye verdiği atlardı, ağırlıkları bir tona yaklaşan bu atlar hiç koşmaz, yürüyüş ritmini de hiç değiştirmez, mahallelerin çöp konteynerini taşıyan kamyon misali ağır ağır, salına salına vakarlı bir edayla yürürlerdi.
Çocuk aklıyla, atları paylaşırdık. Siyah ve sağ arka ayağının önünde belli bir izi olan benim atımdı. Kahve renkli olan da bir başkasının.
Benim atım seninkinden daha kuvvetli diye iddialaşırdık.
Gerçekten çok yakışıklı! atlardı.
Her nedense bunların çektikleri arabalardan diğer at arabaları gibi gacırtı gucurtu sesi de duyulmazdı.
Soğuk savaş yılları olduğu için bu atların Rus Kadanası olduğu çok da dillendirilmezdi!...
Nerelerden nerelere geldik,
Öyle değil mi?...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…