-Yıl 1980 Mevsim kış. Ateşim var, boğazım ağrıyor, yutkunamıyorum...
Yok yok buzlu rakı,viski zıkkımlanıp ta üşütmedim…
Birkaç gün önce arabadan indikten sonra rampa bir yoldan epey yürüyerek bir ev hastasına gittim. Çok terledim. Biraz da rüzgar yedim, şifayı buldum. Biran evvel akşam olsa da eve gidip yatağa girsem diye düşünüyorum.
Mesai bitimini dört gözle beklerken 2 kişi geldi. Birisi Erfelek ilçesine bağlı Avlağısökü Köyünün muhtarı olduğunu söyledi. Babası 2 gündür köyde baygın yatıyormuş. Yollar kardan dolayı kapalıymış.şehire indiremiyorlarmış. Can benim elimdeymiş. Beni muayene için götürmek istiyorlarmış. Durumumu anlattım hasta olduğumu ifade ettim.
"Şehirde benden başka 7-8 doktor var onlardan birini götürün" dedim. Üzülerek ayrılıp gittiler. Ben de onları çevirdiğim için üzüldüm.
-Ertesi gün aynı kişiler tekrar geldiler. Ayancıktaki hiç bir doktoru hastalarına götürmek için ikna edememişler.
Ateşim düştü,ama boğaz yanması,vücutta kırgınlık, halsizlik devam ediyor. Boğazımdan çok da insanların çaresizliğinden dolayı yüreğim acıyor. Boğaz ağrısını falan unuttum. O zamanlar gençlik var medeniyet yuları denilen kravat HIRTİĞİMDEN eksik olmazdı, tiril tiril, ütülü takım elbise üzerimde, ayakkabılarım ayna gibiydi. Adamlara
"Benim köyden gelen hastalarımın muayene saatleri geçsin, ben de eve gidip elbiselerimi değişeyim, botlarımı giyinip geleyim, gidelim" dedim.Onlar bir taraftan sevindiler, bir taraftan da;
"Doktor bey, elbiseni değiştirmene, bot giymene gerek yok, biz seni Land Rover jiple götüreceğiz.Jipin gittiği Kurt köyüne kadar da At gelecek ata binip bizim köye gideceksin .Ayağını yere bastırmayacağız" dediler.
Ben "Arkadaşlar güzel söylüyorsunuz da ben ata botla binebilirim, ya at gelmezse karda kışta nasıl yürürüm" dedim kabul etmedin.
Saat 15:00 dan sonra eve gittim, elbisemi değiştirdim, botlarımı giyip geldim.
Hasta hakkında bilgi edinmeye çalıştım ki ona göre tedbir alayım, malzeme ilaç götüreyim. Hastanın baygın olduğu dışında bir bilgi edinemedim. Kendinde değilmiş, yiyipiçmesi yokturmuş,s usuz kalmıştır diye Serum falan aklıma gelen ilaçları aldım. jipçi Kazım'ın Land Roverine bindik, araba yeni sayılabilecek Land Roverdi. Şimdiye kadar köylere gittiğim jipler hurdaya çıkacak kadar eski Vills tipi jiplerdi, bu daha güvenli ve güçlüymüş. Kazım da çok usta bir şöförmüş yola koyulduk.Şimdi google haritaya sorunca Ayancık-Kurt köyü arası 37.5 km,arabayla 1 saatta alınır gösteriyor. Bu mesafe o zaman 3 saatta ancak alınabilirdi.
Defalarca çaydan geçtik. Yukarı çıktıkça da suyun debisi derinliği artıyordu. Sonunda jip pes etti. Çay usta jipçi Kazıma yol vermedi. Jipi emniyetli bir yere çektik. 40-45 dakika kadar yürüdükten sonra atın gelip bekleyeceği Kurt köyü kahvasine gittik. Noldu biliyormusunuz? Yolda kar çok,atın bacakları kırılır korkusu ile at getirememişlermiş. Beni götüren hasta yakınları çok üzüldüler, ne yapacaklarını şaşırdılar.
"Yürürüz" dedim daha da şaşırdılar. Başladık yürümeye. Önde 60-65 yaşlarında bir köylü çığır açıyor biz peşinden gidiyoruz. Dik bir rampa, bir tepeye tırmanıyoruz. Çığır açan zalıma yetişmek mümkün değil, dağ keçisi gibi tırmanıyor. Bende kalp hastalığı var, zaten halsizlik, vücut kırgınlığı da var tıkandım. Meslek hayatımda,kendimi üstün görmüş olmamak için hiç kimseye taşıtmayı sevmediğim doktor çantamı mecburen birilerine verdim. Sanırım 1 saattan fazla yürüdük. Yukarı çıkarken,nefesim daralıyor. Nefesim daraldıkça da içimden ben bunlardan 5 bin,5 bin olmaz,10 bin,oda olmaz 15 bin yok yok buraya 20 bin tl ye kimse gelmez diye alacağım ücreti hesap ediyordum. Nefes darlığı artarken fiyatta artıyordu. Fiyat 20 bin tl ye çıkmıştı ki,tepeye köyün düzlüğüne çıktık. Çıktık çıkmasına da dev gibi çoban köpekleri etrafımızı sardı, hırladılar mırladılar da saldırmadılar.
Kan ter içinde kalmıştım, eve girip bir havlu ile terimi kurularken de hastayı muayene etmeye başladım.Elimi göbek altına attım,mesane tepesi göbeği geçmiş. Hep sormuştum, evde de sordum kimse hastanın idrar yapmadığını söylememişti. O zamanlar ilçe eczenelerinde idrar yolu sondası çok bulunmazdı, İdrar yapamadığı söylenseydi bir şekilde arar buluruduk. Şimdi dağın başında ne halt edeceğiz..,
Şehire gidip gelmek mümkün değil,hasta da şehire inemez.
Derken çantamı karıştırdım.Çantamda serum setileri gözüme çarptı. Hazine bulmuş gibi sevindim.Olur mu olmaz mı diye düşünmedim, mecburen kestim serum setinin ucundaki iğneyi, seti biraz zeytin yağına bandırıp, biraz zor da olsa hastanın idrar yaluna soktum, biraz sonra serum setinin dış ucunu koyduğumuz plastik leğen idrar ile dolmaya başladı. Ölçmedim ama 2 litreden çok fazlaydı. Takviye için serum takıp, antibiyotik, ağrı kesici, spazm çözücü ilaçlar koydum. Hasta yaşama dönmeye başladı, sorulanlara belli belirsiz cevap veriyordu. Zaman geçiyor hava iyice don yapmadan inelim diye, kurt köyündeki kahveye gitmek üzere evden ayrıldık.
-İnerken biraz uzak ama rampası az başka bir yoldan indik. Ter kurudu, iniş zorlamıyor, nefes rahat, buz gibi olsada dağ havası temiz,hastama yardım etmenin mutluluğu var. Bu durumdan cesaret alan iç sesim söylenip çığlık çığlığa bağırıyor,
"Ulan sen burada ameliyat mı yaptın ki 20 bin isteyeceksin yuhhh olsun sana,yok 15 bin al, yok yok10 bin de fazla, 5 bin neyine yetmiyor" diyerek beni 5 bine ikna etti...
-Kurt köyü kahvehanesine geldik ki Jipçi Kazım tavukları yoldurmuş, pişirtmiş, çilingir sofrasını kurdurmuş, rakıları bardaklara doldurmuş sabırsızlıkla bekliyor. Bu arada da Kurt köyünden 3 tane hasta ayarlamış. Sofraya oturup yiyip içmeye başlamadan önce o 3 hastayı muayene ettim. Herbirinden 500 tl toplam 1.500 tl aldım. Bu parayı da İç sesimin Beni ikna ettiği 5 bin liradan düştüm. Muhtardan 3.500 tl aldım Helalleştik. Yemeğimizi yiyip, rakımızı içtik Kazımla jipe kadar yürüdük.
Dönüş yolunda da biraz zorlandık ama huzur içinde,insanlara yardım etmenin mutluluğuyla evime döndüm. Şükürler olsun.
-İdrar yoluna soktuğum Serum seti iş gördü. Hastam iyileşti. Avlağısökü köyü iylik altında kalmadı. Ayancıktan ayrıldığım 1993 yılı sonuna kadar, yaklaşık 10 yıl Ayancık yolu açıksa o yoldan, Ayancık yolu geçit vermezse Kendi ilçeleri Erfelek'e inip, oradan Sinop şehrine gidip oradanda Ayancık'a bana muayeneye geldiler.
Hatta hatta Ankara Batıkentte açtığım Özel Aydıncak Polikliniğine bile geldiler
NOT 1
Benim o köye gittiğimi duyan meslektaşlarım eşim Özcan Aydıncak 'a Hüseyin bey o köyü bilmiyordu gitti, bu gece geri dönemez diye bilgi vermişler. Köy tavuğu yiyip, rakımızı da içip gece yarısından önce evimize kavuşmuştuk
NOT 2
HIRTİK
Çene altı, gıdık
Avlağısökü Köyü