KABAH ABDAL TÜRBESİ, GÜRGÜR DEDE TÜRBESİ
Yusuf Çalışkan- Alvar, Kuluncak - Malatya
Kabah Abdal türbesi
Gürgür Dede Türbesi - Yusuf Çalışkan Dede
Sonbahar güneşi sabah üstü yeryüzünü aydınlatırken ortalık ısınmaya başlar. Gönlümüze dolan yaşama sevincini dağıtılsın isteriz . Sonbaharın o ilahi güzelliğini doğanın tam ortasında doya doya tatmak isteriz. Arabamıza atladığımız gibi düşeriz yollara.
Bence de en güzel gezi mevsimi sonbahar; doğanın tüm bereketi meyvelerin sebzelerin en bol olduğu aylar. Bu dönemki manzara muhteşem oluyor. Doğa da ağaçların yaprakları bir başka esrarlı güzelliğe bürünür. Kırmızıdan, turuncuya, turuncudan sarıya kadar bir renk tufanı halinde bir ressamın paleti gibi boyanır.
Karşınızda her karede kartpostalık görüntüler vardır.
6 Ekim 2023 yolculuğumuzun hedefi Kuluncak ilçesi Türkmen köyü Alvar'da bulunan inanç gözelerinden Kabak Abdal Ocağı türbesi ve Şah İbrahim Ocağından Yusuf Çalışkan (Gürgür Dede ) türbesi, Cem evini ziyaret.
***
Bu gezide yol arkadaşım Akçadağ Öğretmen okulundan 1972 mezunu Hekimhan Ballıkaya( mezirme) köyünden eğitimci araştırmacı yazar Süleyman Özerol abi. Bende aynı okulun 1976 mezunuyum. Malatyadan kendi aracımla cuma günü sabah yola çıktım. Süleyman abi de Hekimhan Ballıkaya (Mezirme) köyünden yola çıkmıştı.Cuma günü Hekimhan'da buluştuk.
Hekimhan Zurbahan Dağı
Kuluncak ilçesine hareket etmeden Emekli Edebiyat öğretmeni dede Abbas Çalışkan'ı ve Emekli öğretmen, işletmeci Celal Yıldırım'ı telefonla aradık. Ziyaretlerine geleceğimizi bildirdik.Hekimhan Kuluncak arası 27 km.
Hekimhan Kuruçay ve demir yolunun üzerine yeni yapılan mühendislik harikası yılan gibi kıvrımlı köprüden döne döne yol aldık. Yol asfalt ve güzel. Karadere mahallesinin yeni yapılan göletin üst yamacından Sarıkız köyünün içinden Kuluncak Karaçayır köyünü geçtikten sonra mavi trafik tabelası Darende, Kayseri diğeri Kuluncak merkez yazıyordu kısa zamanda Kuluncak ilçesine ulaştık.
Kuluncak
Arkadaşımız emekli öğretmen Celal beyide alıp Kuluncaktan itibaren tohma ırmağını takip ederek Alvar köyüne yol aldık.
Tohma Çayı, 52,5 km uzunluğa sahip olup iki koldan oluşmaktadır. En uzun kolu olan Ayvalı-Tohma Çayı, Uzunyayla’dan; diğer kolu olan Hacılar Tohması ise Tahtalı Dağlarından doğar.
Karakaya Barajına dökülen, Fırat Nehri'nin önemli bir kolu olan akarsudur. Tohmanın iki yakasında selvi, çınar, söğüt ve incir ağaçları, ahşap yaya köprüleri, küçük şelaleler, bulunmaktadır.
Süleyman Özerol, Fikri Demirtaş
Tohma'nın köpürerek akan su ve su sesine eşlik eden kuş sesleri karışıyor. Tohma kıyısına yerleşen köyler, sebze ve meyve üretmişlerdir.
Tohma koca bir ırmaktır. bağların, bahçelerin arasında gider geçtiği her yere can verip yoluna devam eder. Yol boyu ağaç denizi gibi. Her tarafı baştan başa meyve bahçeleriyle dolu. Dağ taş kayısı ağaçları.
Tohma Vadisi endemik bitki ve hayvan türleri ile zengin bir flora ve fauna’ya sahiptir.
Tohma ırmağı hem kıyıdaki hemde dağın başındaki yerleşim yerleri için “hayat damarıdır”.
Dağların eteğinde değişik yaban ağaçları meşe, dağın, alıç, yemişen, sumak bitkilerini çiçeklerini görerek yolculuk yapmak, yürümek, serin rüzgarı hissetmek içimizin ferahlamasına huzurla dolmasına neden oluyor.
Abbas Dedenin tek katlı evi yolun yüz metre üzerinde yamaçtaydı. Yolun üstünde meyve bahçeleri. Evin önünde güz gülleri, çiçekleri rengarenk açmış. Bahçe içinde küçük kartal, kuzu, keçi, kurt, heykelleri ayrı bir güzellik vermiş bahçeye.
Bizi bahçede Abbas Çalışkan Dede ile Eşi Hatice Ana karşıladı.
Şah İbrahim ocağı talipleri Dedeleri Gürgür dede 1999 yılında Hakka nail olduktan sonra kardeşinin oğlu emekli Edebiyat öğretmeni Abbas Çalışkan dedelik yapmaktadır.
Bahçedeki kamelyada oturduk.
Hatice ananın fırında yaptığı bir tepsi börek ve Semaverde çayı , kendi yetiştirdikleri elma, armut, üzüm , salatlık, domates maydanoz, reyhan, nane kahvaltı yaptık. Yaklaşık elli yıl önce rahmetli kayısıcı islimci amcam Hanifi Kandemir Alvarda Tohma kenarında islim yapmıştı . O zaman bu köyde on gün kalmıştım. Abbas Dede Hanifi amcan bu köye ilk islimi açan insan. Köylü islim yapmayı ondan öğrendi. Çok iyi adamdı. Hekimhan'a gidice onun bürosunda oturup çayını içerdik. "dedi
Kültürel ve inanç sohbetleri yaptık. Dede kitaplığından getirdiği Alevilikle ilgili bazı kitaplar hakkında görüştük.
Yapılan sohbetimizde
TÜRBELER, ZİYARETGAHLAR, TEKKELER
Geçmişte gerçekten yaşamış olan veya yaşadığı varsayılan bazı şahıslar halk tarafından sevilir ve saygı görürler. Halk, bu sevginin simgesi olarak bu şahıslara kalbinde ve çevresinde “yer açar” ve onlara ait olduğunu düşündüğü yerleri kutsal mekâna dönüştürür. Buralar türbe, ziyaretgâh, tekke vb. yerler olarak tezahür eder. Bu anlamda şehir, kasaba ve köylerde bulunan türbeler, büyük din ve inançların kurucularının ve temsilcilerinin yereldeki yansımaları gibidir. Nasıl ki dinlerin kutsal kabul ettiği yerler belli dönemlerde ya da herhangi bir zaman ziyaret edilir ve bu ziyaretler sırasında belli ritüeller tekrarlanır; kutsal addedilen bu yerel nitelikli mekânlar da yılın belli dönemlerine ya da yılın herhangi bir gününde ziyaret edilir ve benzer ritüeller uygulanır.
F.Demirtaş ,Abbas Çalışkan Dede
Evliyaların bulundukları yerleri, pencerelerinin parmaklıklarına yahut yakınında bulunan meşe, ardıç, karadut dağın ağaçlarının ince dallarına bağlanmış rengarenk şerit şeklinde kesilmiş bez parçalarından tanırız. Türbenin kutsallığını daha uzaktan belli eder. Türbelere gelenler, adaklar adarlar, adanmış adaklarını burada yerine getirirler. Mumlar dikerler, çerağlar uyandırırlar. Kendi ana dillerinde okurlar üflerler. Dileklerde bulunurlar.
Türbeye gelenler psikolojik olarak rahatlarlar. Birbirlerine lokmalar sunarlar.
Abbas Çalışkan Dede, F.Demirtaş
Gezimizin devamında hep birlikte Alvar Cem Evi’ne ve Gürgür Dede türbesine gittik. Cem evi Ve Gürgür dede türbesi köyün mezarlığının içerisinde. Abbas dede ve Gürgür Dede Türbesi hakkında birinci elden bilgiler aldık. Alvar köyünde Cemevini Alvarlı iş adamı Musa Mecit yapmış, Cem vakfına bağlı dedeliğini Abbas Çalışkan yapmaktadır.
Alvar köyünün karşısında mezarlığın arka tarafına düşen küçük kale denen tepeye Alvar köyü sakinleri Türk devletine, vatanına, milletine, bayrağına bağlılığını göstermek için dev bir Türk bayrağı dikmişler.
Süleyman Özerol'un -blogspot)
GÜRGÜR DEDE( Yusuf Çalışgan) yazısı ...
"1909 yılı Hekimhan ilçesi Mezirme (Şimdiki adı Ballıkaya) köyünde doğmuştur. Babası Ali Çavuş (1863-1917), annesi Safiye’dir. Ali Çavuş, Malatya ili Darende ilçesi Yünlüce (Alvar) köyüne yerleştiğinden bu köyün (şimdi Kuluncak ilçesine bağlı) nüfusuna kayıtlıdır.
Askerliğini 36 ay olarak Malatya’da yapmıştır.
Önce Çiçek Hanımla evleniyor. Çiçek Hanım Hakka eriyor, daha sonra Gülcihan hanımla evleniyor. Çiçek Hanımdan Bağdat; Gülcihan Hanımdan Ali, Leyla, Hasan, Göher, Abbas, Sakine ve Hamdullah oluyor. Toplam sekiz çocuk sahibi…
5 Ağustos 1999 tarihinde Malatya’da aramızdan ayrılmış, Alvar köyüne defnedilmiştir.
Musa-ı Kâzım evlâtlarından Şah İbrahim Veli Ocağındandır. Dedelik yapmayı daha çok babası Ali Çavuş’tan öğrenmiştir. Ali Çavuş, sekiz yıl Yemen’de kaldığından Arapçayı dil yapısı ile öğrenmiş; eski yazılar ve Kuranı Kerim hakkındaki bilgilerini oğlu ile paylaşmış ve onun öğrenmesini sağlamıştır. Gürgür Dede böylelikle bilgili bir dede olarak yetişmiştir"
Gürgür Dedenin türbesinin giriş kapısına büyük harflerle büyükçe bir panoya Gürgür Çalışkan Dede'nin hayatı yazılıp asılmış.
" Gürgür Dede (1327-1999) Hz.Ali soyundan Şah İbrahim Veli Hazretleri evlatlarından olup soyundan aldığı Allah yolunda ilimle irfsnıyka bölgeye ışık saçmış bilgisiyle atalarından aldığı tecrübe ve görgğdüyle sevgi ve saygınlığını hayatı boyunca korumuştur.
Şah İbrahim Veli evlatları Şah İsmail döneminde ( 16. y.y.) Bölgeye kültürümüzü yaymak için Malatya Hekimhan'ın Mezirme köyüne ( Ballıkaya) yerleşirler. 1890 lı yıllarda Gürgür Dedenin babası Ali Çavuş dede köye ilim ve irfan vermek kültürünü yayıp dedelik yapmak için gelir.
Köylüler tarafından çok sayılıp ve sevilir. Köylü kendisini bağrına basarak köyünden yollamak istemezler. Köylü konaklaması için bir ev tahsis edip pirimiz dedemiz olarak burada kalmasını söylerler.
Gürgür Dede ve kardeşleri Mustafa dede ile Şah Hüseyin dede yaşamları boyunca kendilerini ecdadından aldıkları kültürü, bilgiyi, görgüyü, tecrübeyi kendinden sonraki kuşaklara fazlasıyla aktaran bölge insankarı ve köylünün devamlı saygınlık ve sevgi ile kucakladığı değerli alimlerimizden biridir. Kendilerini saygı ve sevgiyle anıyoruz . Ruhları şad olsun.
Yazan ve hazırlayan: Kitapçı: Ali İhsan Kılıç
KABAH ABDAL TÜRBESİ
Türbe Malatya Müzesi uzmanlarınca 1993 yılında incelemiş olup, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 27.2 1992 / 1111 sayılı tescil kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.
Alvar köyünü iki ye bölen Tohma ırmağının köprüsünü geçtikten sonra köyün kuzey batısına uzanan " Tekke deresinin "yaklaşık 4 km uzaklığında staplize ve çok dar olan bakımsız yoldan yavaş yavaş gittik. Derenin karşı tarafında mezarlığın yamacında yüksekçe bir tepede " Son Osmanlı dönemi" yapıları tarzında mezarı bulunan " Kabah Abdal "türbesine tek bir arabanın gideceği tepeye keskin virajları dönerek vardık.
"Kuluncak ilçesi Alvar köyünde yer alan türbe kitabesine göre 1844 tarihlidir. Kare planlı yapının üzeri kubbelidir. Yapı içerisinde beton sıvalı bir mezar yer alır. Köylülerin imkânlarıyla ayakta durmaktadır." Kuluncak Sitesi web sitesinden
Kabah Abdal Türbesinin eksikliklerini giderilmesi ve türbenin gelişimi için Mahalle sakinleri ve Alvarlılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ALVARDER) tarafından başlatılan çalışmalar kapsamında türbe çevresinin iyileştirilmesi için
Hekimhan, Arguvan, Kuluncak Belediyelerinin yanı sıra Malatya Büyükşehir belediyesinin destekleri ile oturma bankları, yol genişletilmesi, parke taşları ve sundurma hizmetleri yapılmış. Ama bu hizmetler yeterli değil . Malatya Valiliğinin , Kültür ve Turizim Müdürlüğünün, Büyükşehir Belediyesinin , Kuluncak Belediyesinin bu inanç gözelerinin yollarını bakımlarını ve gereken düzenlemeleri yapmaları gerekir. Türbelerin kitabelerinin yeniden taş üzerine kabartma harflerle yazılıp asılması daha iyi olacaktır.
Kuluncak Alvar’da bulunan 630 yıllık Kabah Abdal Türbesine, Her yıl binlerce insan daha çok çevre illerden ve yurt dışından İrandan, Suriyeden Bayırbucak Tütkmenlerinden de ziyaretçiler gelmektedir.
F.Demirtaş, S.Özerol, C.Yıldırım
Arkadaşım Celal Yldırım " Kaba abdal Türbesine Suriye Bayır Bucak Türkmenleri otobüslerle her yıl Ağustos ayının başında sırasıyla Sivas Yıldızeli,- Banaz, Pir Sultan Abdal türbesine sonra Alvar Kabakabtal Türbesine gelip bir iki gün kalıp kurban tığlarlar. Lokma yapıp yerler. Darende Somuncubaba , 15 Ağustosta Hacı Bektaşı Veli Türbesine giderler." bilgisini verdi.
Ziyaret nedenleri hem bir inanç önderine saygı göstermek hem de Kabah Abdalın kerametlerinden yararlanmak şeklinde değerlendirilebilir. Türbeye gelip adak adayan ziyaretçiler çeşitli dileklerde bulunmaktadır. Alvarlılar ve ziyaretçiler dileklerinin kabul olduğuna inanmaktadır. Kabah Abdal türbesinde kesilen adakların bir kısmı lokma yapılarak gelenlerce yenmektedir .Alvarlılar köyünde, özellikle çalışacak ve bir gelir elde edecek gücü bulunamayan dar gelirli insanlara gıda olarak katkı sunmaktadır.
Alevilerin ziyaret yerlerinden birisi. Buraya kurban tığlayıp dua etmeye geliyorlar. Cem yapıyorlar, semah dönüyorlar.
Aleviler’in çok önemli bir özelliği daha var. Çağdaş ve seküler bir toplum olması. Demokrasiye bağlılığı, insan haklarına ,kadın haklarına gereken özeni göstermesi de çok önemli bir etken.
Kadın her yönden özgürdür. Kadın-erkek birlikte cemevine gider.
Kimse kimsenin inancına karışmaz.
"Doğaya çok kıymet veriyor. Dağlar, vadiler, akarsular ulu ve kutsal özellikler taşıyor."
Kabah Abdal Türbesinin bahçesinde meşe ağacına asılı büyükçe saç levha üzerinde Kabah Abdal'ın Hayatı yazılmış. İşte o yazı;
KABAH ABDAL HAYATI
Kabah Abdal Hz.Ali soyundan olup Horasan erenlerindendir.
12 imamlar hilafet davasında ve yapılacak savaşlardan dolayı soylarının tükenmeyip devam edebilmesi için bebekleri ve tüm kız çocuklarını o zaman güvenli gördükleri Türkmenistan'a ( Horasan) yerleştirirler. Burada Türkmenlerle evlenerek Türkmen soyundan süregelirler. Burada Hz.Ai soyundan olanlara Horasan Erenleri denir. Kabah Abdal Bektaşi tarikatından ve Ahmet Yesvi'den tarikat ilmi almış. Ecdadının soyuna yakışır ölçütte kendini Allah yolunda ilme ve eşrafına doyurmuştur...
Horasan erenlerinin bir kısmı da Şah İsmail döneminde o zaman adı üskühat olan sonradan kendilerinin ikinci Horasan olarak adlandırdıkları yere gelirler. Oradan da 16.y.y ortalarında Kabah Abdal ve iki arkadaşı ilim yaymak için yöremize gelir. Kabah Abdal Alvar'a, Mehmet Halife Kuluncak'a, Somuncu Baba Darende'ye yerleşirler...
Kabak Abdal ilmiyle irfanıyla kerametleriyle çevreye ışık saçar. Köy halkı tarafından çok sevilip sayılır. Bir defasında yöreden geçmekte olan Osmanlı ordusunu durdurup yemeğe davet eder. Ordunun komutanı yapılan yemeğe bakar, "yemeğin az olduğunu kimseye yetmiyeceğini "söyler. Kabah Abdal "sizi ziyadesiyle doyuracak" der. Ordu ne kadar yediyse yemek o kadar bereketlenir. Köylülerde yer yine yemek fazlasıyla artar.
Kerametleriyle, ilmiyle, irfanıyla kendini bölgeye kabul ettirir. Sayılır, sevilir çevre edinir.
Fakat istemeyenleri olduğundan padişaha heber gönderip "sizin yerinizde gözü olan biri var" denir. Bunu duyan padişah Kabah Abdalı huzuruna cağırarak durumu görmek ister . Çeşitli sorular sorar. İyi ve anlamlı yanıtlar alır. "Keramet sahibiysen ateş yaktıralım, ateşe girde kendini göster" der. Kabak Abdal kabul eder. Yaban ateşe vezirin çocuğunu alarak girer.
Ateş söndüğünde buz olarak çıkar. Padişah " nasıl oldu ?" diye sorunca. Orayı vezirin oğlunun anlatmasını söyler.
Vezirin oğlu biz kışın ortasında bir dağdaydık. Bu dervişin sayesinde kurtulduk" der. Padişah mükafatlandırmak için Kabah Abdal'a "ne dilersen dile dileğin yerine gelecektir." der. Padişah altın, akçe ne istersen " der. Kabah Abdal orada bulunan iki adet mermer taşı ister ve sadece köyüme gitmek isterim." der. Padişahın verdiği mermer taşını var gücüyle İstanbuldan atar. Ve "al varsın köyü köyümün adı Alvar kalsın " der. Günümüzde o taşlar dilek taşı olarak bilinir. Padişah tekke deresine kadar olan araziyi Kabah Abdal'a vakıf arazisi olarak verir.
Kabah Abdalın dikdiği yarısı yanmış yarısı yeşil olan bir meşe ağacı bulunmaktadır. Hakka nail olduğunda bu arazi üzerine bir türbe inşa edilir.
Günümüzde hala var olan bu türbe köy halkı tarafından " Tekke Türbesi" olarak bilinir. Çevresinde çok sayıda söylencesi anlatılır.
Her yıl Haziran ayında iğdeler çiçek açtığı zaman Kabak Abdal talipleri çevre köylerden Kabah Abdal türbesine giderler muhabbet cemi yapılır. Lokma dağıtılır.
Kabah Abdal'ın müsahip kardeşleri olan Balım Sultan'ın kerametiyle çıkan balım Pınarı çeşmesi de vardır. 1970 yılında köyümüzün adı devlet tarafından " Yünlüce Köyü" olarak değiştirilir. Fakat köy halkı 1990'da " ALVAR" İsmi bize evliyaların armağanıdır diyerek imza toplayarak tekrar adının Alvar kalmasını sağlamıştır... Bu vesileyle köy halkı . Kabah Abdal'a verdiği saygınlığı, sevgiyi bir kez daha teyit etmiştir."
Yazan ve hazırlayan: Kitapçı, Ali İhsan Kılıç
Türbe Ziyaret’ nin Çevresinde Ortaya Çıkan Âdet ve Gelenekler
Ziyarete gidenler, herhangi bir konudaki dileklerini dilerler.
Oraya gidişte,önce dış eşik üç defa öpülerek sonra da iç türbe girişindeki eşik niyaz edilir. Kabrin etrafı sürünerek üç kezdolaşılır, niyaz edilir, dualar yapılır, ziyaret taşıyla sırtları ovalanır.
Ziyarette kabrin kenarında “cöherlik” denilen ziyaret toprağı bulunan yerdentoprak alınır. Bu toprağın deva olması niyetiyle az miktarda dil ile tadıldığı,hastaların yıkanma suyuna konulduğu, tarladaki ekine nazar değdiğineinanıldığında tarlaya serpildiği… Gibi uygulamalar vardır.
Ziyaretin yakın bulunan ağaçlara,pencere demirine dilek için bezler bağlanır.
Kabirin üzerindeki yeşil bezler, ziyaretçiler tarafından bir “teberik”üzerlerinde taşıdıkları zaman berklik olsun, korusun amacıyla andaç olarak –alınır.
Ziyarette bulunan Pınarı’ ndan alınan suyun şifalı olduğuna inanılır.
Ziyarete gelenler niyazda bulunduktan sonra; kimi eş, iş, hayırlı evlat,hastalıktan – dertten kurtulma niyetlerini Allah’a daha yakın olarak benimsedikleri türbede yatanın yardımıyla dilerler.
Kuluncak'ta bize her bakımdan hizmetleri geçmiş Abbas Çalışkan dedeye, eşiti Hatice anaya ve emekli öğretmen Celal Yıldırm can'a burada teşekkürlerimi sunmayı bir borç sayarım.
Not: Alvar'da Kabah Abdal "Tekke Günü " Geleneği
Hüseyin Şahin"in bu makalesini Kültür Bakanlığı Yayınları 1872 Halk Kültürleri Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları Gelenek, görenek ve inançlar , seksiyon bildirileri, Ankara 1997"internettenı okuyabilirler.
Fotoğraf Galerisi: