“Nega yaga, sigi segi fifi!”
Evin geniş balkonunda göl manzarasına karşı yaptık kahvaltımızı.
Ben çay içtim.
O, ton balıklı yemini yedi, süt içti.
“Artık gidelim mi?” dedim.
Kalktı oturduğu yerden, geldi başını dizlerime sürdü.
Bu hareketi; “haydi gedelim” demekti.
Kuyruğunu yukarı kaldırıp sallayarak düştü önüme.
Arada bir dönüp bakıyor, 'geliyor muyum' diye.
Bu anlarda hep öyle yapar.
Ağzını kulaklarına kadar açar, pembe dilini dışarı çıkarır, gözleri sıcacık parlar.
“Çok mutluyum” havasına sokar kendini de, beni de…
***
Bugün, hiç gitmediğimiz bir rotadan girdik ormana.
İki dere geçtik, üç tepe aştık.
Çam ağaçları arasında sığ bir yere geldik.
Mola verdim.
Oturdum, bir ağacın köküne dayadım sırtımı.
Hemen geldi.
Patilerini attı dizlerimin üstüne, başı ile ellerimi dürtmeye başladı.
Bunun anlamı da şudur: ‘Ödülümü ver’.
Her yürüyüşte aynı şeyi yaparız.
Evden getirdiğim yiyeceklerle mola verdiğimiz yerlerde ödüllendiririm onu.
Bugün de payına poğaça düştü.
Ödülünü yedikten sonra çevreyi dolaşmaya çıktı.
‘Uzaklaşma’ diye bağırdım ardından.
Tınmadı bile…
***
On beş dakika kadar sonra çıkıp geldi.
Ağzında bir kuş!
Dişlerinin boşluğuna gövdesini koyduğu kuşun başı dışarıda, ciyak ciyak bağırıyor.
Bizimki nasıl mutlu!
Kuyruğunu yukarı kaldırmış sallayıp duruyor.
Gözlerinde yine o sevinç parıltısı.
Kalktım, ağzından aldım kuşu.
Kanatlarına, ayaklarına baktım. Bir yara beresi yok şükür.
Fifi’ye çıkıştım biraz.
Kızdığımı anladı.
Yüzü asıldı.
Yukarı kaldırıp durmadan salladığı kuyruğunu indirdi.
Bir daha böyle şeyler yapmaması için nasihatler ettim...
***
Kuşu biraz sevdim.
Sonra ellerimi havaya kaldırıp avucumu açtım.
Kuş uçup gitti, iki ağaç ötemizde bir dala kondu.
Konar konmaz da;
“Nega yaga, sigi segi fifi!”
"Ne yapıyorsun, sevim seni fifi" diye okkalı bir küfür savurdu!
Fifi, ‘ne diyor bu’ dercesine bir bana bakıyor, bir kuşa.
"Sana sevgilerini sunuyor" dedim.
Allah’tan, ben anlıyorum da fifi anlamıyor kuş dilini.
***
Bahri Kayaoğlu / Kuş, Fifi'ye Okkalı Bir Küfür Etti!
“Nega yaga, sigi segi fifi!”