ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

          -Doktorun kişisel programları olmaz. Daha doğrusu olamaz. Bugün Pazar eşimi, çocuklarımı alıp şöyle güzel bir yerlere götüreyim, piknik falan yapalım diye ince, ince ayrıntılı planlar yapan doktorun planı kısa süre içinde kapıya dayanan bir hasta tarafından güncellenir. Bu yüzden doktor istemesine rağmen ailesiyle yeteri kadar zaman geçiremez. Çocuklarının büyüdüğünü bile fark etmez. Aslında her fırsatta pikniklere, denize giderek ailem ile zaman geçirmişimdir, ama eşim Özcan Aydıncak sen çocuklarınla yeteri kadar zaman geçirmedin, onların elinden tutup bir yürüyüş, şehirde bir tur atmadın diye ömrüm boyunca beni suçladı. Valla billa benim suçum yok, SUÇ MESLEĞİN.

           -Bir Pazar günü Hakim Celal Taş beyler ile birlikte Sinop Ayancık Çamurca plajına gittik. Soyunduk, havlularımızı serdik, uzanıp güneşlenecektik ki sahilde birinin sahildeki insanlara birşeyler sorarak geldiğini gördüm. Geleli daha iki dakika bile olmamıştı, denizden, muhabbetten, güneşten hiç de kopacağım yoktu. Zaten gece 3-4 defa uykudan uyanıp muayenehaneme hasta muayenesi için gitmiştim. Yani çok yorgundum Sorarak gelen Beni tanımasın diye yüzümü aksi istikamete döndüm.

Biraz sonra yüzüme işaret parmağı aşağı dönük bir elin gölgesi düştü. Kalleş Hakim Celal bey beni ispiyonlamıştı. Bir de gevrek gevrek gülmesi var ki suya sokup boğasım geldi.

"Ulan bu dünyada Hakim olmak varmış, hekime dinlenme haram" diye söylenerek giyindim, muayenehaneme doğru yola çıktım

          -Muayenehanemin kapısını açtım, hasta ve hasta yakınları 18 basamağı çıkana kadar muayene odama geçtim masama oturdum. Biraz sonra 2 bayan, 2 erkek salona girdiler. Bayanın biri eli belinde geliyordu. Muayene odama bayanlar girdi, erkekler salonda kaldı. Sahile geri dönmeyi düşündüğüm için muayene kapısını kapatır kapatmaz kadınlara ne şikayetle geldiklerini sordum, biraz orta yaşlı olan bayan anneymiş genç olanı işaret ederek

"Bunun beli ağrıyor" dedi. Kapıdan girdiklerinden beri gözlemlerime dayanarak

"Yok anam o doğuruyor" dedim. Şidetle bu sözüme karşı çıktılar.

Anne:

"Doktor bey sen ne diyorsun,bu daha bekar, daha dokunmadan,elini bile sürmeden, ta karşıdan karşıya gebeliği ,doğuracağını nereden çıkarttın. Ben annesiyim gebe olsa ben  " diye isyan edince, hastanın muayene masasına uzanmasını söyledim.

Hasta muayene masasına uzandı, karnını açtım Miadında 9 ay 10 günlük karın ortaya çıktı. Steteskop ile çocuk kalp seslerini dinledim.  Köyünden Tarakçı İsmail'in karısı Fatma anadan öğrendiğim gibi altın zincire altın yüzük takıp karının üstüne tuttum yüzük fırıl fırıl dönüyordu. Bebek kız görünüyordu…

Anneye "Bak hanım bu kız gebe,hemi de kız doğuracak,bu bel ağrısı çekmiyor doğum sancısı çekiyor,doğuracak" dedim.

"Olur mu doktor bey bunun Nişanlısı düğün masraflarını karşılamak için İstanbul'da iş buldu çalışmaya gitti."

"Valla neyse ne,bunu hemen hastaneye götürün bu doğum yapacak" dedim.

Hastayı kaldırdım, tekrar, tekrar "Hemen hastaneye götürün" diye gönderdim.

Biraz muayenehanede oyalandıktan sonra ben de çıktım. Hastane tarafından geçerek durumu bir kontrol edeyim dedim. Hastanenin önüne gittim ki Anne  yanlarında gelen erkeğin biri ile oyana, buyana yürürken, diğer erkek Hastayı bir köşeye sıkıştırmış sorgu sualden geçiriyor. Hemen arabamdan indim yürüyüş yapanlara sordum

"Ne yapıyorsunuz ,neden hastaneye girmiyorsunuz" dedim.

Anne "Amcası oğlu çocuğun babasını öğrenmeye çalışıyor, dayısı ile onu bekliyoruz" dedi

"Yav hele içeri girin, doğum yapsın sonra babasını ararsınız" dedim.

Amcası oğlunun itirazına rağmen hamile kızın kolundan tuttum hastaneye girdik, o zamanlar çok deneyimli bir ebe olan Meliha ebeye "Ebe hanım al bunu doğurt " diye teslim ettim. Ben özel doktordum, devlet ile ilişkim yok du müdahale edemezdim. Biraz sonra ebe heyecanla geri geldi

"Doktor bey bu kızmış, bu çocuğun babası yokmuş"

"Ebe hanım kız, bıraz sonra bir kız dünyaya getirecek, babasından sana ne sen doğumunu yaptır, babası sonra bulunur" dedim.

Ebe söylenerek gitti.10 dakika sonra geldi "Doktor bey nur topu gibi, sağlıklı bir kızımız oldu" diye müjde verdi.

Hasta yakınları kendi aralarında konuşup duruyor, Çocuğun ve annenin başına bir bela getirmesinler diye onlarla konuşmaya, teskin etmeye çalıştım. Bizim bu çocuğu bir hal etmemiz lazım, köye götüremeyiz gibi laflar ediyorlardı. Onları teskin etmeye çalışırken hemşirelerden biri geldi

"Doktor bey anne hasta yatağına yatmıyor, bebeği boğmaya çalışıyor" deyince yukarı çıktım, doğum yapan yeni anne bebeği boğmak için uğraşıp duruyordu.

Eee artık BEŞ KARDEŞ reçete etmekten başka çare yoktu. Biri sağa, biri sola 2 tokat yapıştırdım, biraz da ağzımı bozup yüksek perdeden

"Yat ulan şuraya eşek oğlu eşek, bebeğin ne suçu var, yaparken düşüneydin" dedim.

Yatağa yatırdım. Ve savcılığa suç duyurusunda bulundum. Güvenlik kuvvetleri geldi, zabıtlar tutuldu. Ben Bebek ve annenin güvenliğinin sağlandığını gördüm. Sonra ayrıldım, kaldığım yerden devam etmek için plaja gittim ,İspiyoncu Hakim Celal gene pis pis gülüyordu…

          -Sonradan aldığım haberlere göre bebeğin babası bir saatçı çırağıymış.

Nişanlısı gurbette düğün parası kazanmaya çalışırken kız saatçı çırağından çocuk kazanmıştı

 

NOT

"SENS CLİNİQUE"

 Hekim sezgisi, Tıbbi sezgi, yeti/durum. klinisyenin bir hastada pek ön planda gözükmeyen bir hastalığın varlığını “hissetmesi” durumu.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.