Doktorun eğitimi, okulda başlar tüm yaşam boyu sürer.
Yaş 80 ne dayandı, halen bir şeyler okumaya, mesleki bilgilerimi tazelemek için tıbbi kaynaklardan her fırsatta bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
13 yıldır aktif hekimlik yapmıyorum.
Bile bildiğim kadar Doktorun hayat maratonu senelerini aşağıya çıkarttım.
7 Yaşında okula başlama
12 yıl temel eğitim
6-7 yıl tıp fakültesi
4-6 yıl uzmanlık
1.5 yıl askerlik
1.5-2 yıl mecburi hizmet
2 yıl yan dal ihtisası
Bir doktor toplam yaklaşık 35-37 yaşında yaşama atılır.
Böyle bir maratondan sonra kamuda göreve başlayan hekim, siyasi baskılar, idari baskılarla mücadele ederek, otomasyon bandındaki ameleler gibi ne kadar hasta muayene ederse o kadar performans sarmalı içinde sözüm ona hasta muayene ederek görev yapmaya çalışıyor. Yoğun hasta trafiği, nöbetler altında ezilen, sosyal yaşamın güzelliklerinden mahrum çalışan hekim, namusuyla çalışsa ömür boyu, ev araba sahibi olamaz. Kazancıyla ancak karnını doyurabilir. Çocuklarına güzel bir eğitim olanağı sağlayamaz.
Bu mesleki sıkıntıyı dillendiren hekimlere giderlerse gitsinler diye yol gösterildi, şimdi emekli doktorlar göreve çağırılıyor. Devlet yetkilileri hekimlerin sorunlarını çözeceklerine parkinson hastalarının tipik para sayma hareketleriyle doktorları para için yurt dışına gitmekle suçluyorlar.
Bence çok yazık, kamu kaynakları kullanılarak, çok uzun ve pahalı bir eğitimin kamuya maliyeti bir kenara bırakılıp, hazır, yetişmiş ihtiyacımız olan elemanlarımızın yabancı ülkelere transferinin hafife alınması, giderlerse gitsinler diye yol gösterilmesi ülkemizin kaynaklarının çarçur edilmesidir.
Halk cephesinde durum ne derseniz;
Sistemin aksaklıklarından, mağdur olan hasta ve hasta yakınları, sistemi sorgulamak yerine hazır karşısında bulduğu sağlık personeline kızıp, şiddet uygulayıp, yaralamalar, öldürmeler yapıyorlar.
Ankara Batıkent SSK dispanserinde part-time çalıştığım dönemde muayene odamın kapısına
"Personelle tartışmayın, sikayet edin" diye yazdım ve şikayet edilebilecek makamları sıralayıp telefonlarını yazdım. Ama kimse şikayet etmedi gene personelle tartıştı. Kızıp neden şikayet etmediklerini sorduğumda
"Biz sizi şikayet etmeyiz" dediler.
"Edin ulan Eşekoğlu eşekler, beni de şikayet edin, bak size sövüyorum" dediğim halde kimse şikayet etmedi...
Halk doktorların çok para kazandığı inancındadır. Ben tüm meslek hayatımda özel muayenehane hekimliği yaptım. Kiramı, faturalarımı, vergilerimi, personel giderlerimi, evimin geçimini sağlamak için hastalardan para almak durumundaydım. Katı davranmadım, verebilenden para aldım. Bazı zor durumda olanların İlaçlarını cebimden aldığım olmuştur. Helal olsun.
Gece saat 3-4 gibi kapıma dayanır doktor komşumuz kendinden geçti, gelip bir muayene et derler, hızla gidip çare olmaya çalışırdım.
Hasta ben gittiğimde ölmüşse, yada müdahale etmeye zaman kalmadan ölürs, baş sağlığı dileyip ayrılırken, beni çekiştirerek acele oraya götüren komşu ortadan kaybolmuştur. Kimse doktor ücreti falan teklif etmez, kimse araba ile getirildiği gibi götürmezdi.
Doktor o saatte gitmese hakaretler sıralanır, ama komşusu için götürenler ellerini taşın altına koymaz, doktor getirdim diye de sağda solda caka satarlar. Ama doktora emeğinin karşılığını vermekten kaçarlar.
Ölüler için Allah’ın kelamını yapıp dualar okuyan, devletin kadrolu imamının cebine para sokuşturanlar, doktorun emeğinin üstüne yatarlar.
Sinop’ta kadın doğum uzmanı Rahmetli Hasan abiyi gece bir hastaya götürürlerken Hasan abi arabasını almak istemiş, telaşlı hasta yakınları gerek yok, biz seni götürüp getiririz demişler. İşlem tamamlandıktan sonra ne araba varmış ne araba bulma telaşı, biz seni götürür geri getiririz diyen sakallı hasta yakını pis pis gülüyormuş, Hasan abi dayanamamış, bozmuş ağzını…
"Ne gülüyorsun ulan" diye ağzına geleni söylemiş.